Derdimiz 2005 yılında da aynı imiş: Lisans ve telif
Dün arşivlerimi karıştırırken 3 Mayıs 2005’te, Marketing Türkiye’de yayınlanan bir röportajın küpürlerini buldum. Ben, sevgili Sedat Antay ve rahmetli Ayhan Duman, Türkiye’de Tanıtım Fotoğrafçılığının durumuyla ilgili röportaj vermişiz.
Rahmetli Ayhan Duman’da, bugün hala konuştuğumuz; modern tanımıyla lisans, eski tanımıyla telif, İngilizce copyright konusuna değinmiş.
Tarihe not, bir kenarda durması için; röportajın hem küpürünü, hem de metnini olduğu gibi buraya da ekliyorum.
Ayhan Duman, 03/05/2005
Bundan 20 yıl kadar önce Türkiye’ye yerleştiğimde, rahmetli Atilla M. Öğüd ile ofisinde oturmuş, birbirimizi tanımaya çalışıyor, benim o zamanlar son derece bozuk Türkçem yeterli olmayınca da sohbet İngilizce devam ediyor ve Atilla bey bana şöyle diyordu: “You’re in for a big surprise here in Turkey, things are just as bad as your Turkish!”
Evet, o günlerde Türkiye’de tanıtım fotoğrafçılığı yok gibiydi. Öncelikle sarf malzemesi, ekipman, profesyonellere hizmet verebilecek laboratuvar, kişinin kendisini geliştirebilmesi için gerekli mesleki yayınları Türkiye’ye getiren kurumlar ve belki de en önemlisi, işini bilen ve derdini fotoğraf sanatçısına anlatabilecek bir reklamveren veya adam gibi reklam ajansı yoktu. Daha doğrusu vardı ama bunlar bir elin parmak sayısını geçmiyordu.
Aradan geçen bu süre zarfinda Türkiye’de müthiş bir gelişme yaşandı, öyle ki daha önceleri kıskanarak izlediğimiz yabancı fotoğrafçıların çalışmalarını ve reklam filmlerini Türkiye’de üretebilir olduk. Burada tabii Türkiye dışındaki bilgilere çok daha rahat ulaşabilme imkanına erişebilmiş olmamız oldukça önemli.
Gurur duymak gerekir ki; Türkiye’deki kreatif beyinler hakikaten büyük başarı göstermiş durumda.
Yine de bize has, olumsuz bazı uygulamalardan vazgeçemiyoruz gibi.. Kopyacılık nedense hala çok rağbet görüyor. “Amerika’yı yeniden mi keşfedeceğiz, gavur yaparsa iyi yapar” kompleksi ve en önemlisi de alaturka* uyanıklık süregeliyor.
Cumhuriyetin ilan edildiği günlerde uygulamasına başlanılan telif hakları, namı diğer copyright bizde hala uygulanamıyor. Hak sahibi Türk vatandaşı ise boş veriliyor. Yabancı olunca; aman ha! Mutlaka dikkat ediliyor. Çünkü adamlar çok fena yaparlar adamı.
Milenyumda Amerika’da yapılan bağımsız bir seçim sonucunda, işlerinin sergilenmesine karar verilen 12 tanıtım fotoğraf sanatçısından biri seçildim ve sergi sonrası gelişmeler neticesinde ağırlıklı olarak yurt dışında çalışmaya başladım. Bu nedenle, 2000 senesinden bu yana, senede sadece 34 hafta Türkiye’de bulunabiliyorum. Yine aynı nedenle şu an Türkiye’de çalışan tanıtım fotoğrafçılarının sorunlarını sadece sohbet çerçevesinde takip edebiliyorum. Ama konuştuğum çoğu fotoğrafçının sorunu aynı.
- Kreatif olamamak,
- İşverenin esnek ve yeni fikirlere açık olmaması,
- Kısıtlı zamanda iş yetiştirme zorunluluğu,
- Ekonomik sorunlar,
- Kısıtlı basılı yayın
- Telif hakları sorunları vb.
Avrupa’daki fotoğraf sanatçılarının da benzer sorunları var. Son yıllarda Avrupa’nın yaşadığı ekonomik kriz onların da omuzlarındaki yükü artırmış durumda. Ama arada büyük bir fark var, dışarıdaki tanıtım fotoğrafçısı işlerini yayınlayabilecek dergi veya basılı medya bulabiliyor. Avrupa’daki bazı dergi ve gazetelerin hafta sonu tirajları 150+ sayfa içeriyor, oturup bütün gün keyifle inceleyebiliyorsunuz. Türkiye’deki dergi ve magazin oldukça yetersiz, var olanlar ise dışa bağımlı ve malzeme çoğunlukla hazır geliyor. Basılı yayın sayısı az olunca doğal olarak tanıtım fotoğrafı ve sanatçısı da negatif etkileniyor.
Bu grubun başlıca gelir kaynağı üretebilmekten geçiyor, seçenekler yetersiz kalınca ve reklamveren başka kaynaklardan faydalanmayı tercih edince de sırasıyla ekonomik sorunlar ve buna bağlı olarak sıradanlık baş gösteriyor.
Tanıtım fotoğrafçısı için bir başka sorun ise yine yukanda bahsettiğim telif hakları ve kullanım süresi.
Yıllar önce PTFD (Profesyonel Tanıtım Fotoğrafçıları Derneği) kurulmuştu, bunun fikir babası ve kurucu üyesi olarak dernek üyelerine müşterileriyle sözleşme imzalamaları ve teliflerini istemeleri için neredeyse yalvarır olmuştum. O tarihte kimseyi ikna edememiştim, tek bir üyemiz bile telif hakkını istemeye cesaret edememişti.
Geçenlerde fotoğrafçı arkadaşlarıma sorduğumda değişen bir şey olmadığını gördüm, telif hakkını arayan tek bir tanıtım fotoğrafçısı yok hala etrafta.
Avrupa topluluğuna girmeyi milletçe umutla beklerken, sektörden kişisel beklentilerim şöyle özetlenebilir:
- Bağımsız ve alternatifi olan bir medya
- Reklamveren/reklam ajansı/tanıtım fotoğrafçılan arasında daha iyi bir diyalog ve İşbirliği
- Avrupa Birliği hukuk ve tanımlanna tam uyum (Telif Haklan vb.)
* Alaturka: Dilimize İtalyancadan geçmiş olan alaturka kelimesi, Türklere özgü olan demektir. Bu sözcük orijinal dilinde ”alla turca” şeklinde yazılır. 1- Türklere Özgü 2- Doğuya Ait 3- Geleneksel 4- Oryantalist
Ayhan Duman | 1949-2012
Profesyonel Fotoğrafçı, Profesyonel Fotoğrafçılar Derneği | PTFD Kurucu Başkanı.
Institute of British Designers, Birleşik Krallık ve Kunsthochschule Kassel, Almanya mezunu. Reklam filmi, reklam fotoğrafçılığı ve fotoğraf tasarımı konusunda uzman. 1980’den öldüğü güne kadar (29 Ekim 2012) reklam fotoğrafçılığı alanında çalıştı.
Fotoğraflarımın çoğu için, Rönesans’ın eski ustalarının stillerini anımsatan bir ruh hali yaratmamı sağlayan, özel bir aydınlatma tekniği ve kendi tasarımım olan çok sofistike bir aydınlatma ekipmanı “Büyülü Gizem Meşalesi” kullanıyorum.
İşlerimin çoğu, özellikle MMT (Büyülü Gizem Meşalesi) ile yaratılanlar, resimseldir. Dijital görüntüleme teknikleri sıklıkla kullanılsa da, çoğu görüntüler geleneksel film ve lensler kullanılarak geleneksel ekipmanlarla oluşturulur.
MMT ile çektiğim fotoğraflar, aynı öznenin iki görüntüsünün aynı çıkmaması bakımından benzersizdir. Bu teknik, 13×18 film tabakasında tek bir görüntü oluşturmak için, en az 20 ayrı pozlamayı (bazı durumlarda 50’den fazla) içerir. Sonuçlar, tıpkı tuval üzerine klasik bir tablo gibi benzersiz ve türünün tek örneğidir.